Ne istediğini bilmek öyle kolay mı?

Hepimizin etrafında her şeye ''fark etmez'' diyen süper uyumlu biri mutlaka vardır. ''Şuraya gidelim mi?'' dersiniz, ''Olur.'' der coşkusuz bir tonda. ''Nerede yemek yiyelim?'' diye sorarsınız ''Bilmem, sen nerede istersen.'' der. Geçinmesi çok kolay gibi dursa da şu bir gerçek ki isteklerini talep edebilen biriyle iletişim kurmak, sürekli birinin ne isteyebileceğini tahmin etmeye çalışmaktan daha kolaydır. Hatta bu kişinin isteklerine uyum sağlamak bazen kendi ne istediğimize odaklanmaktan bile daha kolaydır. Belki de bu hikayedeki uyumlu kişi olmak size daha yakın geliyordur. Hele bir de beklentilerini açıkça ifade etmeyip diğerlerinin anlamasını bekleyen, hatta ''zaten ben söyledikten sonra ne önemi var, kendi düşünmemiş ki'' diyenlerdenseniz işiniz çok zor, ama sizinle yaşayanların da işini bir o kadar zorlaştırmış olacağınız da açık. 

Çocukluğunda ihtiyaçları görmezden gelinmiş kişiler ihtiyaçlarını fark edip talep etmek yerine görünmez olmayı, diğerlerine uyum sağlamayı yaşam tarzı haline getirebilirler. Bu yüzden bu kişilere ''Peki sen ne istiyorsun?'' diye sorulduğunda gerçekten de ne istediklerini bulmakta zorlanırlar. Peki gerçekten öyle kolay mı ne istediğini bilmek?

Gelin bu soruya gelmeden önce merdivenin basamaklarını teker teker çıkalım. İlk basamağımızda kendimize sormamız gereken soru şu, ''istemediğim bir durumun içinde olduğumda bunu görebiliyor muyum?'' çünkü rahatsız edici olanın pis kokusunu almak ne istediğimizi fark etmekten daha kolaydır. Ama bu bile o kadar da kolay değil. Bazen sıkıntılı ya da öfkeli hissederiz ama neden böyle hissettiğimizi bile tam bilemeyiz. Böyle anlarda dikkatli bir gözle günümüzü gözden geçirirsek istemediğimiz bir duruma maruz kalmış olma ihtimalimiz oldukça yüksek. Örneğin manipüle edildiğiniz bir durumda kaldınız ve bir şey diyemediniz, belki kendinizi suçladınız belki de gereksiz bir yük altına itildiniz. Böyle durumlarda diğer kişinin hatasını görüp sınırımızı korumak yerine kendimizi zor bir duruma sokarak diğer kişiyi aklamak kendiliğinden yaptığımız bir şey olabilir. Şöyle düşünün karşıdaki kişi size bir haksızlık yapıyor ve yaptığınız bir şeyi eleştiriyor olsun. Bu durumda diğer kişinin eleştirisini objektif bir gözle değerlendirip belki de o kadar da haklı olmadığını düşünmek kendinizle olan olumlu hissinizi bozmayacaktır. Ama diğer kişinin söylediğini doğru kabul edip hatta genellerseniz ve hayatta başarısız, beceriksiz, suçlu olduğunuz fikrine kapılırsanız olumsuz hissetmeniz kaçınılmazdır. Böylece olumsuza uyum sağlayıp kendinizi de olumsuz bir ruh haline sokmuş olursunuz.

Peki gelelim ikinci basamağa, istemediğim bir durumda olduğumu fark edebildim. Peki hemen hakkımı savunup bunu dile getirebilecek miyim? Çoğunlukla bu da zor bir aşamadır. Değer verdiğimiz birinin başına bir haksızlık gelse ejderhaya dönüşebilecekken konu kendimiz olduğunda ödün vermeyi seçebiliriz. Bu da kendi hakkımızı savunamamış olmanın suçluluk hissine dönüşür. Bu aşamada kendimizin de değerli ve biricik olduğunu, öncelikli sorumluluğumuzun kendi hakkımızı savunmak olduğunu içimizde hissedebilmeliyiz. Peki diyelim ifade de ettik ve çok değerli bir aşama kaydettik. Diğer insanlar bunu hemen takdir edip sizin haklı taleplerinize uyum mu gösterecek? Maalesef öyle olmama ihtimalini de göze almalıyız. Muhtemelen çevrenizdeki kişiler sizin uyumluluğunuza alışmış kişilerdir, ayrıca unutmayın ki onlar kendi isteklerini talep etmekte de sizden daha tecrübeliler. Alışkanlıklarına devam edecek ve belki de sizi duymazdan geleceklerdir. Bu aşamada suçluluk hissetmemeli ve kendi hakkınızın arkasında durmaya hazır olmalısınız. Siz kendine sahip çıkabilen güçlü bir yetişkinsiniz ve diğer kişi sizinle empati yaparak daha çözümsel yaklaşmak yerine halen sizin sınırlarınızı ihlal eden kendi isteklerinde ısrar ediyorsa bu diğer kişinin bir seçim yaptığı anlamına gelir. Bu iletişimdeki tüm sorumluluğu üzerinize alıp suçlu hissetmemelisiniz, siz doğru olanı yaptınız ve kendinize sahip çıktınız.

Şimdi gelin üçüncü basamak olan ne istediğimi fark etme kısmına gelelim. Bu soruyu kendinize sorduğunuzda alacağınız cevap kuvvetle muhtemel bir boşluk hissi olacaktır. ''Bilmem, fark etmez.'' demek isteyebilirsiniz. Çünkü belki de bugüne kadar uslu çocuk olup göze batmamaya, zorluk çıkarmamaya, görünmez olmaya çalıştınız. Ama üzülmeyin, her ne kadar açıkça göremeseniz de sizin de herkes gibi sevdiğiniz ve tercih ettiğiniz şeyler var. Ruhsuz bir robot değilsiniz. Bunların neler olduğunu öğrenmek için deneme yanılma yolunu seçebilirsiniz. Kendinize iyi geleceğini düşündüğünüz bir şeyler planlayın ve ne hissettiğinizi gözlemleyin. Bu deneyimin öncesinde ne hissetmeyi beklediğinizi bir yere not edip daha sonrasında bu deneyimin gerçekte ne hissettirdiğine bakarak beklentilerinizle gerçekleri kıyaslayabilirsiniz. Bu aşamada başarılı olmak kendiniz için en güzel hediyeniz olacak. Çünkü artık sizin için en değerli kişinin ne istediğini biliyorsunuz ve bunları gerçekleştirmek de sizin elinizde.

Son basamak olan ''ne istediğimi biliyorum ve şimdi de bunu diğerlerinden talep edebiliyorum'' adımı ise şimdiye kadarki adımlardan sonra daha kolay. En nihayetinde siz artık kendinizi ifade ettiniz. Gerisi karşı tarafın bununla ne yapacağına kalmış ve siz de artık kendinizi kurban etmeden ya da suçlamadan bu isteğinizin arkasında durabilirsiniz. Tebrikler. 

Alış-veriş yapmanın dayanılmaz ağırlığı