Ne iyi geldi şu depresyon!..

Hepimizin günlük hayatına girmiş bir terim artık depresyon. Canımız hiçbir şey yapmak istemediğinde ya da mutsuz birini gördüğümüzde hemen aklımıza depresyonda olma ihtimali geliyor. Aslında bu iyi bir şey, çünkü gerçekten depresyonda olan birinin bunun tanımlanmış bir psikolojik rahatsızlık olduğunu ve tedavi edilebildiğini bilmeye ihtiyacı olur. Depresyonda olmak kişiyi o zamana kadar ayakta tutan kolonlar bir anda çürümüş gibi yıkar. Ve çoğunlukla kişinin başına ne geldiğini, neden böyle olduğunu anlamaya fırsatı olmaz. Bilinmezlik her şeyi zorlaştırdığı gibi baş etmeyi de zorlaştırır. Böyle bir çaresizlikteyken biri size olan biteni tanımladığında ve çıkışı gösterdiğinde sağladığı rahatlama hissi, iyileşme yönünde önemli bir adım olur.

Depresyonda olduğumuzda nasıl hissederiz? Sanki yaşamaya olan ilgimiz azalır, canımız hiçbir şey yapmak istemez ama durduğumuz yerde de mutsuz hissederiz. İştah ve uykuda değişimler görülür, ya gözümüze uyku girmez ya da sürekli uyuyup bir türlü dinlenmiş hissedemeyiz. Aynı şekilde yemek de tatsızdır. Sanki tüm duyularınıza zevksiz bir filtre inmiş gibi olur. Hareketlerimiz yavaşlar, kendimize bakmak, dişimizi fırçalamak bile zor gelir. Bazen anksiyeteyle beraber olduğunda ise bir tetikte olma hissi, kıpır kıpır olmak ve huzursuzluk eşlik edebilir. Bir işe odaklanmak çok zordur, sanki arka planda sürekli acıklı bir şarkı çalıyormuş gibi, o anın duygusuna giremez ve mutsuzun içinde kısılıp kalırız. Kendimizi suçlu ve değersiz hissedebiliriz. Ve bu durum uzadıkça kişi öncesinde nasıl olup da normal hayatına devam edebildiğini unutur, sanki hayat hep böyleydi ve böyle gidecek gibi hissetmeye başlar. Bu yüzden böyle hissettiğinizde bilmeniz gereken en önemli şey inanılır gibi gelmese de bunun geçici olduğu. Hatta hemen bir imgeleme çalışması yapalım ve gelecekten kendinizin bir iyileşmiş versiyonunu yanınıza davet edin. Ona sorun ve o size nasıl daha iyi hissettiğini, hayattan tekrar zevk aldığını ve artık iyi olduğunu anlatsın. Kendimize söylediğimiz şeylere inanırız ve bunlar gerçeğimiz olur. Kendimize ne söylediğimiz bu kadar güçlü ve etkili iken daha iyi hissetmenin formülünün sadece kendimize iyi şeyler söylemek kadar kolay olması size şüpheli gelmiş olabilir. Ama gerçekten de bir durum hakkında ne düşündüğümüz o durumun bize ne hissettireceğini doğrudan etkiler. Çoğu durumda bize kötü hissettiren olayların arkasında kendimize otomatik olarak söylediğimiz yanlış olumsuz düşünceler yatar. Örneğin bir hata yaptığınızda ‘’çok beceriksizim, herkes aptal olduğumu düşünüyordur, zaten hiçbir şeyi düzgün yapamıyorum, bu hep böyle olacak ve hep başarısız olacağım, hayatım tam bir çöp…’’ diye genellemeler, zihin okumalar ve felaketleştirmelerle dolu düşünceler zihninize akın ettiğinde kötü hissetmeniz de kaçınılmazdır. Fakat bu o kadar çabuk olur ki neden kötü hissettiğimizi bile fark edemeyiz. Oysa çoğu durumda yaptığınız hatalar sizin sandığınızdan çok daha küçük ve göze batmayan şeylerdir, başka biri böyle bir hata yaptığında sizin de bunu o kadar önemsenecek bir hata olarak görmeme ihtimaliniz yüksektir. Bu durumda eğer kendimize ‘’sadece bu seferlik bir hata yaptım, herkes hata yapabilir’’ demiş olsaydık hissedeceğimiz duygu da çok daha olumlu olacak ve günümüzü mahvetmeyecekti.

Depresyon bir gün geçer, kendinizle aranız düzelir, kendinize iyi şeyler söyler olursunuz. Bir gün sadece güneşli bir havanın tadını eskisinden bile daha çok çıkarırken bulursunuz kendinizi. Fakat depresyonun üstesinden geldiğinizde de içinizde bir korku kalır, ‘’ya bir gün tekrar öyle hissedersem? Ne kadar zordu, çok kötüydü, ya yine olursa?..’’ bunları düşünmekten bile kaçınmak istersiniz. Adeta sizi depresyona sokan etmenlerden ziyade geçirdiğiniz depresyonun kendisi sizin için bir travmaya dönmüştür. Bu durumda kendimize hatırlatmamız gereken öncelikle artık bir çıkış olduğunu biliyor olmak, bunu bir kere başarmış olmak. Bir şeyi bir kere öğrendiğinizde bir daha bilmiyor gibi olmazsınız. Diğer bir konu ise travma sonrası büyümede olduğu gibi, başımıza gelen bir zorluğu atlattığımızda sonrasında gelen ödüller. Kişi bir travmatik olay yaşadığında bu durumun onun kişisel gelişiminde etkileri olması, kişinin yaşamında daha iyi işlevsellik göstermesi, kendini gerçekleştirmek adına adımlar atması gibi kazanımlar görülmüş (bizi öldürmeyen şeyin güçlendirmesi, bi’ aç kapa yapınca neyin gerçekten önemli olduğunu yeni bir gözle daha iyi görmek gibi tabirlerle ifade edebileceğimiz gibi). V. Frankl, Auschwitz kampından sağ kurtulmuş bir nörolog, geliştirdiği logoterapi yönteminde hayatta anlam bulmanın üç şekilde mümkün olduğunu ifade ediyor: bunlardan ilki yaşamımızda somut bir eser ortaya koymak, ikincisi sosyal etkileşim ve yaşantılar yoluyla ortaya çıkan anlam, üçüncüsü ise hayatta karşılaşılan acılara karşı geliştirdiğimiz tavır. O zor zamanlardan bir avuç toprakla kalktığımızı bilmek belki haklı bir gurur hissettirir ve ‘’ya tekrar olursa’’ kaygımızın yerine geçer.

Son olarak, depresyona girmeden depresyonla nasıl mücadele edebiliriz? Depresyondaki kişinin canının hiçbir şey yapmak istemediğinden bahsetmiştik, oysa ki yürüyüş yapmanın anti-depresanlar kadar etkili olabildiğini gösteren çalışmalar var. Peki hiçbir şey yapmaya mecali olmayan kişiyi yürüyüşe çıkmaya nasıl ikna edeceğiz? Biz en iyisi bizi depresyondan çıkaracak yöntemleri ‘’bizi depresyondan koruyan yöntemler’’ olarak depresyona girmeden önce hayatımıza katalım. Kişi depresyona girdiğinde bunun bir anda beklenmedik bir şekilde olmuş gibi hissedilebildiğini konuşmuştuk. Ama çoğunlukla sosyal destek azlığı, bedensel ihtiyaçlarını giderememe, çok uzun süre idare etmeye çalışmak ve kendinden ödün vermek gibi durumlarla yavaş yavaş dayanma gücümüz azalır ve sonunda depresyona girebiliriz. Bu durumda henüz gücümüzün sonuna gelmeden kendimizi şarj edebileceğimiz, duygu-durum pilimizi dolduracağımız etkinliklere yer vermeliyiz. Nedir bunlar? Örneğin olumlu sosyal ilişkiler, belirli aralıklarla bir araya gelip dertleşebildiğimiz güvenli bir sosyal çevreye yatırım yapmak, öz-bakım yoluyla bedenimizin ihtiyaçlarına karşılık vermek, yoga, yürüyüş gibi egzersizler yapmak, ve en önemlisi kendimizi ifade edebildiğimiz bir uğraşımızın olması. Eğer bunlar size zor geliyorsa ve sürekli erteliyorsanız unutmayın ki depresyona girdiğinizde daha da zor gelecek! Ve çoğunlukla başlayınca ne kadar keyif aldığınızı fark edeceksiniz. Sağlıklı günler.


Ne istediğini bilmek öyle kolay mı?