Psikolojik bir kısa film denemesi - ETKİ

RÜYA/DIŞ/SOKAK/GECE

Tenha bir ara sokak, beyaz bir opel corsa ön kapısı açık ve açık kapının önünde ayakta durup gerideki Tuna’ya bakmakta olan Firuze’yi Tuna’nın gözünden görüyoruz, arabanın diğer koltuklarında Gece (anoreksiyalı gibi zayıf) ve Taner oturuyor. Konsere gidecek gibi süslenmişler ve neşeliler. Hava yaz gibi. 

FIRUZE

Tuna, hadi bin arabaya! 


RÜYA/ ARABANIN IÇI/ GECE

Tuna arabanın arka koltuğundadır. Bedeni hafif önde, arabadakilerin yüzüne inceler gibi bakmaktadır. Radyoda çeken bir kanal aramaktadırlar. 

TUNA

Ben de mi sizinle geliyorum?

GECE

(neşeyle)

Evet, hepimiz birlikte gidiyoruz!

Tuna arabanın arka camından dışarı bakar. 

RÜYA/ DIŞ/ SOKAK/ GECE

1. sahnedeki araba görüntüsü balık gözü efekti gibi kaymaya başlar. 

TUNA

Ben arabada değil miyim?  Arabayı arkadan görüyorum. Arabanın içinde miyim dışında mıyım?

Görüntü normale döner, arabadakiler arabanın içinden seslenir. 

GECE

Tuna, buradayız, gel hadi. 

Tuna arabaya yaklaşır. Araba boş ve soğuk görünür. İçinde kimse yoktur. Tuna paniklemiş bir haldedir. 

TUNA

Neredesiniz?! Nereye kayboldunuz? Herkes nerede?

Görüntü uzaklaşır ve Tuna boş bir sokakta bir arabanın arkasında çaresizce etrafa bakınmaktadır. Yerlerde kar vardır. 

Hafif bir alarm sesi duyulur. 

TUNA’NIN ODASI/ IÇ/ GÜN

Tuna yatağında alarm sesiyle uyanır. Aydınlık sıcak bir odadadır. Odada çalışma masası üzerinde bilgisayar, notlar, duvarda konser günü işaretlenmiş bir takvim, masanın üzerinde yapay zeka ve robotlarla ilgili kitaplar, saplantı adlı bir kitap, anormal psikolojisi adlı bir kitap vardır. Tuna alarmı kapatınca mutfaktan tabak sesleri ve annesinin sesi duyulur. 

YEMEK ODASI / IÇ / GÜN

Tuna uyku mahmuru haliyle gelip masaya oturur. Masada kahvaltılık şeyler vardır. Arif gazete okumaktadır. Yanında bir kedi uyumaktadır. Arka sayfada konser afişi vardır (DemDem konseri). Behice çay bardaklarını masaya koyar. Funda içeriden neşeli bir sesle gelir. 

FUNDA

Günaydıın! Ne güzel bir pazar günü! 

BEHICE

Günaydın kuzum. 

Tuna’ya dönüp:

Yine mi alarmını kapatmayı unuttun, pazar pazar alarmını duydum. 

TUNA

Evet ya, otomatik şeyde ya..

Tuna tabağındaki peynirleri tekrar ortadaki peynir tabağına bırakır. 

BEHICE

Oğlum ayıklamasana şu peynirlerini, ne zaman bitecek senin bu veganlığın? Hem onlar komşunun ineğinin sütünden, mis gibi peynir, niye yemiyorsun?

ARIF

Behice uğraşma çocukla, bak zeytin var, domates var. 

TUNA

Vegan olmamak tuz yerine çocuk gözyaşı tercih etmek gibi. Markette satılsa alır mıydın, organik göz yaşı, saf lezzetli acı!

FUNDA

Başladı yine işte, ben yerim peynirleri anniş. 

TUNA

Biliyor musunuz, insanlar toplayıcıyken günde 4 saat arkadaşlarıyla doğa yürüyüşü yaparak karınlarını doyurabiliyordu, hem de şimdikinden çok daha çeşitli şeyler yiyerek.  

BEHICE

Yani? Ne demek istiyorsun oğlum?

TUNA

Yani toplayıcı olsaydık hem daha çeşitli yiyeceğimiz olurdu, hem hareket edip hem sosyalleşip hem karnımızı doyurabilirdik ve bu kadar şey bizi mutlu etmeye zaten yeterdi. Şu kedi nasıl mutluysa öyle. 

FUNDA

Evet ama senin yapay zeka merakını giderecek teknoloji ortada olmazdı. Sırt üstü yatar yıldızlara bakardın anca. 

TUNA

Öyle.. 

(Der ve hafif güler. )

Sen de anayasa yerine hammurabi kurallarını ezberlerdin. Stajyer avukatlıktan da kurtulurdun. 

FUNDA

Haha, o zaman da askerler öğretmenlerle mi evlenirdi acaba, baba?

ARIF

Onu bilemeyeceğim ama anneniz kimi isterse onunla evlenirdi. 

BEHICE

Biz şanslıydık, bizim zamanımızda kadınlar özgürleşti, hem hiç uğraşamam öyle mağaradan fare kovalamakla falan, iyiyim ben burada. 

(hepsi gülüşürler. )

KONSER SALONU/ IÇ / GÜN

Çiğdem ve orkestrası boş salonda prova yapmaktadır. Çalan şarkı: küçücük bir bedende 

büyük bir ruh düşündüm

sormayın nasıl sığar

sığmamıştı gördüm

taşmış saçlarından parmaklarından

dünyama damlamış onunla büyümüşüm

nasıl sarar bilmiyorum bu bağ beni

aslında yok varlığımdan haberi 

ama o kadar rüyamda ki sanki hep benimleydi

gerçekten onu görmek şimdi düşüm

gerçekler düşlerle başlar dediğim için bu gücüm

aramızda bağ çevremizde parlak duvar

kardeş olmuş iki ruhun kavuştuğu gün

ÇIĞDEM

(yanındaki yardımcısına eğilerek seyirci koltuğunda oturan iki lise üniformalı kızı gösterir)

Bunlar nereden girmiş buraya? Nasıl kontrol ediyorsunuz etrafı? Kovala da gitsinler. 

YARDIMCI

(kızlara yaklaşır)

Merhaba hanımlar, çok mu seviyorsunuz Çiğdem hanımı?

kız 1 

Evet, ben çok hayranım, konsere bilet almaya gelmiştik ama kalmamış, acaba hiç şansımız yok mu?

KIZ2

Ya da bir fotoğraf çeksek gelmişken sadece?

YARDIMCI

Maalesef sizi dışarı almak zorundayım, Çiğdem hanım rica etti, bu son prova günü biliyorsunız, çok yoğun olduğu için size vakit ayıramıyor ama başka zaman size kahve sözü verdi. Bu benim kartım, beni konserden sonraki gün arayın. 

KIZLAR

(Sevinçle birbirlerine bakarlar)

TUNA ODASI/ IÇ / GÜN

Tuna bilgisayarının başında, bir yandan notlar alıp bir yandan kodlama yapmaktadır. Fonda Çiğdem’in şarkıları çalar, playerda görürüz. 

TUNA

(kendi kendine)

Çok yeteneklisin Çiğdem, bu kadar duyguyu nasıl ortaya çıkarabildin, yapay zeka sanki tek bir kişiden çıkmamış gibi olduğunu söylüyor. Hem kırılgan, hem vahşi, hem masum hem suçlusun, herkes bu yüzden mi sana kapılıyor dersin? Peki sen ne yaşadın bu kadar? Hayranlarına kim olduğunu anlatmak ister miydin?


FUNDA

(Kapıdan başını uzatır)

Hey, dahi çocuk, seni konsere Cüneyt‘le ikimiz bırakacağız, o taraflarda bir yere götürecekmiş beni. Geçerken seni de bırakırız. 

ARABA/ IÇ/ AKŞAM

Tuna arabanın camından dışarı bakar. 

CÜNEYT

Ne kadar çok hayranı var ya bu kadının, ne kadar kalabalık sıraya bak, olay çıkarmasalar bari. 

FUNDA

Ya biz de mi gitseydik? 

(Tuna’ya dönüp)

Biz de gelelim mi?

TUNA

(Biraz panikler gibi olur)

Yok artık, bilet bulamazsınız zaten. Hem siz bir yere gitmiyor muydunuz?

FUNDA

Neyse o zaman, bi ara yapalım ama böyle konser monser, di mi komserim?

CÜNEYT

Olur gideriz, ama komiser değilim henüz, onu mu bekleyeceğiz?

FUNDA

Ay yok canım, kelime esprisi kötü fikirmiş haklısın. 

TUNA

Ben ineyim burada. İyi eğlenceler size. 

(Funda’ya biraz düşünceli bakar)

Kendine iyi bak. 

FUNDA

Sana iyi eğlenceler asıl, tadını çıkar. (Öpücük atar)

TUNA

Görüşürüz Cüneyt, teşekkürler. 

CÜNEYT

Görüşürüz, iyi eğlenceler. 

Tuna arabadan iner. Konser alanına doğru ilerler, sırada beklemeye başlar. Bu sırada kapının üstüne, koridorun yangın tüpü olan kısmına belli belirsiz inceleyici bakış atarak geçer. 

KONSER SALONU / IÇ / GECE

Kapalı konser alanı yavaş yavaş dolmaktadır. 

KONSERDEKI BIRI

Buraya bilet bulmak zor, sadece en sıkı hayranlar geliyor herhalde. 

TUNA

Buraya hala bir hayatı olanlar geliyor. 

DENIZ KENARINDA SALAŞ BIR RESTORAN / DIŞ / GECE

Funda ve Cüneyt bir masada denize doğru oturmaktadır. 

FUNDA

Gerçekten çok tatlı bir yermiş burası. Hava da çok güzel. Artık eskisi kadar vaktimiz olmuyor yeni yerler keşfetmeye. İyi oldu burası. 

CÜNEYT

Bana da polis bir arkadaşım söyledi burayı. Konser salonunun oralarda görev olunca buraya geliyorlarmış yakın diye. Sen konserden bahsedince aklıma geldi. 

FUNDA

Ya evet, Tuna da 3 ay önceden aldı herhalde biletini. Çok da meraklı olmasını beklemezdim onun böyle sosyal ortamlara ama yapay zekayla şarkı çözümlemesine taktı kafayı, neden şarkıların insanları etkilediğini bulacakmış. 

CÜNEYT

Seni hangi şarkılar etkiliyor bakalım? 

FUNDA

Ben eğlenmeyi seviyorum ya, sesim güzel olsa her şeyi şarkı söyleyerek anlatırdım opera gibi. 

Arkadan itfaiye araçları, ambulans sesleri gelmeye başlar. Arkalarını dönüp araçların gelçtiği yola doğru bakarlar. 

FUNDA

Aaa, ne oldu acaba? Bayağı büyük bir olay gibi sanki baksana bir sürü itfaiye geçiyor. 

CÜNEYT

Öğreniriz bizimkilerden şimdi. 

Telefonuyla birini arar. 

CÜNEYT

(Telefonda)

Alo, merhaba Salih büroda mısın? Ben de bu senin geçen bahsettiğin yerdeyim Bavul’un Yeri, olay ne burada yangın mı var bir yerde. 

(Sessizlik olur, Funda’ya bakar.)

Anladım, anladım, kim haber vermiş, nasıl olur o ya, anladım tamam. Haber ver bana bir şey öğrenirsen. 

Cüneyt aceleyle kalkar fakat ne yapacağını bilemeden panikle ileri geri yürümeye başlar. 

FUNDA

Cüneyt noldu, noldu tanıdık biri mi ne var?

CÜNEYT

Konserde, salonda bir yangın çıkmış...

FUNDA

Ne!!!

CÜNEYT

Kapılar sıkışmış kimse çıkamıyormuş!

FUNDA

Cüneyt sen ne diyorsun, çabuk gidelim çabuk. 

Panikle kalkar ve arabaya doğru koşarlar. 

KONSER SALONUNU / DIŞ/ GECE

Etrafta toplanmış kalabalık, itfaiye kapıları keserek açmaya çalışıyor, izdiham yüzünden insanları kapıdan uzaklaştıramıyorlar, yükselen siyah dumanlar var. Cüneyt Funda’ya sarılmış, Funda ağlıyor. İçeriden ceset torbasında insanlar çıkarılıyor. 

EV / IÇ / GÜN

Arif gazete okur. Gazetede konser yangını haberi vardır. 

ARIF

İhmal mi kundaklama mı?

Kapıların sıkışık olması ve yangın söndürme ekipmanının çalışmaması akıllara kundaklama ihtimalini getiriyor. Ünlü rock yıldızı Çiğdem Demir’in bir düşmanı var mıydı araştırılıyor. Ünlü yıldız 500’den fazla hayranıyla birlikte yangında boğularak hayatını kaybetti. 

BEHICE

(Ağlayarak)

Ah benim yavrum, güzel evladım, nefessiz mi kaldın sen. 

FUNDA

Dur anne, daha laboratuvardan sonuç gelmedi, ölenler arasında değil belki, belki kaçtı bir yerden, belki bir hastaneye götürdüler kimliği kaybolmuştur, bilinci kapalıdır ama yaşıyordur. Bilmiyoruz ki daha. 

BEHICE

Yavruum, aylar önceden eceline hazırlanmış meğer. Çok bekledi bu konsere gitmeyi, yazıp durdu odasında sessizce hep. Şarkı söyleyen robot yapmak için değer miydi canına?

FUNDA

Şarkı söyleyen değil anne, şarkı sözlerini çözümlemeye çalışıyordu. 

(Birden aklına gelmiş gibi kafasını Tuna’nın odasına doğru çavirir)

Funda kalkıp odaya doğru ilerler. 

TUNA ODASI / IÇ / GÜN

Funda Tuna’nın odasına hüzünle göz gezdirir, bilgisayar masasına oturur. Defterini incelemeye başlar. 

FUNDA

(Defterdeki yazıları mırıldanarak okur)


”kendi olabilen insanın hali bu olmamalıydı, burada hiç eşitlik yok birini siz büyütüyosunuz ve sonra büyüklüğüne büyüleniyosunuz.”

”yaratıcılık onun neresinde? farklı olmaya methiyeler dizer ama eline fırsat geçse herkesle aynı olmanın konforunun peşinde.”


Of Tuna, biraz anlayacağım şeyler yazsaydın keşke. Her zaman bu kadar değişik olmak zorunda mıydın?

Funda’nın telefonu çalar, arayan Cüneyt. 

cüneyt araba/ iç/ gün

CÜNEYT

Yeni haberler var, ama biraz tuhaf. Kendin gör diye seni bir yere götüreceğim, birazdan geliyorum. 

ÇIĞDEM EV/ DIŞ/ GÜN

Polis ekipleri Çiğdem’in evini çevrelemiştir. 

SOKAKTAN GEÇEN KADIN

Burası mıymış Çiğdem’in evi, yazık yazık. Çok yazık oldu vallahi. 

POLIS MEMURU

Uzaklaşalım, şeritleri geçmeyelim. İlgi çekecek bir şey yok. 

CÜNEYT

Bir düşmana dair ipucu bulmak için evi araştırmaya başlamışlardı. Fakat bambaşka bir şey buldular. Biz de anlamaya çalışıyoruz, belki senin hukukçu olman da iş görebilir. 

FUNDA

Ne bulmuşlar Cüneyt göster artık. 

CÜNEYT

Gel. 

ÇIĞDEM EV / IÇ / GÜN

Birlikte evin içinden merdivenle inip dar koridordan geçerler. Ve mahzen gibi yer altındaki yerde 3 tane ayrı hücre vardır. 

1. Hücrede çocuk odası gibi tasarlanmış bir oda, karyolasının çevresi bebek yatağı gibi parmaklıklarla çevrili, içinde Gece yukarı doğru bakarak yatmaktadır, yatağın üstünde bebeklerin dönencesini andırır sallanan cisimler vardır. 

2. Hücre sado-mazoşist erotik gereçlerle doludur ve Firuze yatağın demirlerine kollarından bağlı oturmaktadır. 

3. Hücre bir ameliyathane gibi düzenlenmiştir ve Taner ameliyat masasında doktor önlüğüyle yatmaktadır. 

FUNDA

Burası da ne böyle. Akıl hastanesine benziyor. Psikiyatr çağırdınız mı?

CÜNEYT

Evet, az önce geldi. Kapılar kilitli değildi, isteseler çıkabilirlerdi ama burada duruyorlar, sanki gerçeklikten kopmuş gibiler. 

Psikiyatr girer. 

PSIKIYATR

(Gece’ye seslenir)

Merhaba, beni duyuyor musun?

GECE

(Gayet normal ve sağlıklı bir şekilde)

Evet duyuyorum, neden duymayayım. 

PSIKIYATR

Şu an nerede olduğumuzu biliyor musunuz?

GECE

Evet hepimiz biliyoruz, deli de değiliz, olanları da duyduk. Ben sadece bundan sonra ne yapacağımı bilemedim. 

PSIKIYATR

Artık özgürsünüz. 

GECE

Biz burada tutsak değildik ki. Ama bundan sonra ne yapacağım?

PSIKIYATR

Bundan önce ne yaptığınızı sormamın mahsuru var mı?

GECE

Bunu anlatmayı pek tercih etmem. Daha önce bir kez anlattım zaten, ve bunlar oldu. 

PSIKIYATR

Daha önce kime anlattınız, polis memurları sizinle konuştu mu?

GECE

Hayır çok daha önce. Tuna’ya anlatmıştık. Bizden biri olur sanmıştım ama o gitti. 

FUNDA

Bir dakika Tuna kim, nasıl biri?

GECE

Sen Funda mısın yoksa? Senden söz etmişti.

FUNDA

Anlamıyorum, Tuna bizden önce buraya mı geldi, yaşıyor mu? Nerede şimdi?

GECE

O buraya aylar önce geldi. Sonra da geldiği gibi hiç iz bırakmadan kayboldu. Bir daha görmedik. 

FUNDA

Lütfen anlatın, ne arıyordu burada?

GECE

Belli ki kendini. 

FUNDA

Delirmek üzereyim, anlamıyorum hiçbir şey. 

GECE

Peki, anlatayım. 

GECE ODASI / IÇ / AKŞAM

Tuna aceleyle bir şeyden kaçar gibi içeri girip sessizce masanın altına saklanır. İçeri Çiğdem girer, Gece yatağında sessizce beklemektedir. 

ÇIĞDEM

Bakalım burada ne varmış?

GECE

Sensiz çok korktuğumu biliyorsun. Ve çok acıktım, nolur acı bana. 

ÇIĞDEM

Sen nesin ki sana bakacağım? Zavallı bir çöp torbasısın. 

GECE

Nolur yüzüme bak, ben senin bebeğinim. Kalbim donuyor sensiz. 

ÇIĞDEM

(Mırıldanarak tekrarlar)

Kalbim donuyor sensiz...

Devam et bakalım.

GECE

Kalbim senin ellerinden daha büyük, ve ancak senin merhametin doyurur bu sana adanmış ruhu. 

ÇIĞDEM

Aferin, güzel. Buradan bir şeyler çıkar. Al bakalım. 

Çiğdem yatağın korkuluklarının üzerinden eğilerek Gece’yi emzirmeye başlar. Sonra suratında pek değer vermeyen bir bakışla Gece’nin çenesinden tutarak;

Aferin

Der ve çıkar. 

GECE

Tuna’ya doğru döner. 

Beni gördüğünü biliyorum. Utanmıyorum bundan, çıkabilirsin kimse gelmez bir süre. Sen de başka bir iz sürücü müsün?

TUNA

Ne demek istiyorsun?

GECE

Hepimiz buraya iz sürerek geldik. Buraya sadece en çok adanmışlar gelebilir. 

TUNA

Buraya ancak en çaresizler gelir. Ben sadece ona ulaşmaya çalıştım, üzerinde çalıştığım bir, yapay... bir... şarkı sözlerini böyle mi yazıyor? Yani sizden topladığı cümlelerle mi? Ben asla böyle olmak istemiyorum, beni kullanan, beni görmeyen, yüzüme bile bakmayan birine adanmış bir hayat, neden?

GECE

Yüzüme baktığını görmedin mi?

TUNA

Evet baktı, ama sadece aşağılamak için. 

GECE

Bana gereken de bu!

TUNA

Ona neden ihtiyacın var? Burada yemek dolu.

GECE

Ruhum aç bırakıldı, doyurmayı da bilmiyorum. Sadece aç kalıp merhameti beklemeyi biliyorum ve o bunun için yeterince gaddar. Tekrar tekrar bu döngüde olmak benim kaderim. 

TUNA

Seni insan olarak bile görmüyor. 

GECE

O gidince içimde özlem dolu bir boşluk oluşuyor tamamlanmayan. 

GECE BEBEK / IÇ / AKŞAM

Gece’nşn bebekliği kirli bir bebek karyolasında yatmakta ve ağlıyor. Annesi karanlıkta televizyon izlemekte. Tekrar Gece’ye baktığımızda yüzünde yemek artıkları sessizce beklemekte. 


GECE ODASI / IÇ / AKŞAM

FUNDA

Diğerleri de mi senin gibi?

GECE

Onu onlardan dinlersin. Firuze  var mesela, kendini önce bağlatıp sonra çözülmek için yalvarmayı sever. 

FUNDA

Hep yalvaran tarafta mısınız?

GECE

Hayır, kontrolü elinde tutmayı seven de var, Taner doktor kılığında, elinde neşterle hiç zarar vermediğ halde birinin ona teslim olmasından zevk alır. 

FUNDA

Elindeki neşter gerçek değil ki!

GECE

Önemli olan o değil. 

MAHZEN / IÇ / AKŞAM

Funda teker teker hücrelerin önünden geçer. 

Firuzenin odasından geçerken:

FIRUZE BEBEK / IÇ / GECE

Firuze 2 yaşlarında, ağzında emzik, elinde oyuncak bebeği, beyaz geceliğiyle ayakta durur. Annesi bağırarak ona içeriyi işaret eder:

FIRUZE ANNESI

Odana git! O yataktan çıkmayacaksın! 

MAHZEN / IÇ / AKŞAM

Funda yürümeye devam eder, Taner’in hücresinin önüne gelir. 

TANER ÇOCUK / IÇ / GÜN

Taner 5 yaşındadır, bir yatakta kalabalık bir grup elini, kolunu, bacaklarını tutmaktadır, Taner çırpınır fakat gücü yetmez. Taner’in gözünden sünnetçiyi ve usturasını görürüz. 

MAHZEN / IÇ / AKŞAM

Funda Cüneyt’e döner:

FUNDA

Benim eve gitmem lazım. Bir şey bulmam lazım. Bu kadarı bana çok fazla. 

CÜNEYT

Tamam, tamam, gidiyoruz hemen. 

Der ve sarılır. 

TUNA ODASI / IÇ / GECE

Funda Tuna’nın defterine tekrar bakar. Şu yazıyı görür:

”İnsan, insana ne verebilir ki kendisinden başka?”

Uzaktan Funda’yı görürüz, ne okuduğunu görmeden. 

FUNDA

Sözleri onun yazmadığını biliyordun, senin yapay zekalı robotun doğru söylüyordu. Bu da ne! Konser salonunun planı, neden Tuna? Karbondioksit tüplerini oksijenle mi doldurdun?!

KONSER SALONU / IÇ / GECE

Konser başlamıştır, Çalan şarkı:

güvendiğim kaleler meşer birer dekormuş

sığınınca çöktüler 

teker teker küçüldüler

bir oyunun içinde hepsi de oyuncuymuş

kandırmışlar seni dediler

maskesizken hiçtiler

bak bu oyunun sonu 

masaldı gerçek oldu mu

yok ki umudun sonu

beklemekle geçmez ki


içerisi tıklım tıklım, hayranları Çiğdem’e uzanabilmek için birbirini eziyor. Tuna’ya karşıdan bakıyoruz. Çevirdiği elektronik anahtar kapıları kilitliyor ve havalandırma borularından alev püskürüyor, yangın kurtarma devresi çalıştığı an yangın hepten parlıyor. Çiğdem az önce hayranların ona ulaşmaya çalıştığı yönün tam tersine hayranların ortasına dalıp kaçmaya çalışıyor.